Ana içeriğe atla
Bum Vak Vak
Bum Vak Vak, Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi sayı #102'de "Kamikaze" temasıyla yayınlanmıştır. Seçki'nin kamikazelerini buradan okuyabilirsiniz. Okuyun lütfen.
"Eğer özgürce uçmak istersen bir isyan kaz."
Bahtı
Bozuk Bey, Üzgün
Pak Güven'le
yani
ördeğin tekiyle,
ilk kez karşılaştığında kendi kendine bir şeyler fısıldıyordu.
Gölün
başında yere çökmüştü.
Kalçasını yerle kavuşturmadan tüm yükünü ayaklarına
vermişti. Onlardan müsaade almadığı da aşikârdı. Ördek, onu
uzaktan, gölün üzerinde birikmiş yaprakların arasından
izliyordu. Adam bir eliyle çenesine destek oluyor, diğer elindeki
ince ağaç dalıyla suyu karıştırıyordu.
"Benim adım insanların hizasına yazılmıştır. Her
gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu." Sürekli
bunu tekrarlıyordu.
Adam suya iyice eğilmişti. Birazdan kafa üstü suya çakılacak
sanabilirdiniz. Aniden göldeki yüzüne tükürdü. Elindeki dalla
sudaki yüzüne bir tane patlattı. Eş zamanlı olarak, "Yok
ol!" diye de bağırdı. Fakat aynı bahtsız surat birkaç
saniye içinde suyun yüzünde yeniden birleşti. Ördek, suyun
üstünde hızla yüzen tükürük adamın göldeki yüzünden
ayrılana kadar bekledi. Onu yeni temizlenmiş tüylerine değdirecek
değildi. Daha sonra öfkeyle birkaç saniye içinde adamın yanına
kadar gitti. Adamın yansımasını şiddetle gagalamaya başladı.
Sudaki yüzünü en az iki dakikada yeniden toplanabilecek kadar
dağıttı. Evine tükürülen herhangi bir canlının olağan
saldırısı sonucu yorulup dinlenmeye çekildi. Adamsa büyük bir
mutluluk içinde zıplıyordu. Sanki suratı dağılan ördeğin
kendisiydi de adam buna seviniyordu. Sakinleşip
yerine oturduğunda Bahtı Bozuk Bey'in kalbi ağzına kadar yükselip
geri yerine iniyordu. Ritmik nefes alış-verişleri yerini iç savaş
bombardımanına bırakmıştı. Göğsü öyle hızlı yükselip
iniyordu ki göl başında yığılıp kalacak gibiydi. Ördekse
böyle bir felaketi kaldıramazdı çünkü yirmi kilometre öteye
kadar suçlanabilecek tek fail
kendisiydi. İşe bakın ki diğer herkes operasyondaydı.
Bir tek bu ördek ve adam kalmıştı. Yeşil Göl ve Yeşil Vadi'nin
artık tek canlısı, Telkuyruk ördekgillerin yaşayan sayılı
ördeklerinden sadece biri: Üzgün
Pak Güven'di.
Bahtı Bozuk Bey ise nereden gelip nereye gittiğinden tamamen
habersizdi. Adamın
bedeni bedbaht
tavrını
hırkaya sarılır gibi yeniden giyinmişti. Bahtı Bozuk Beyler
özüne dönmeyi başarmıştı. Tahmin edin bakalım ilk önce ne
yaptı? "Benim
adım insanların hizasına yazılmıştır. Her
gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu." dedi.
Ördek, sarı gagasını iyice açıp tiz bir vaaaaK
patlattı, sıkıldığı belliydi. "Biz," dedi, sesi
çatallanıyordu, "buralarda böyle ahmaklıklara mahal
vermeyiz." Söylenmeye devam etmek için gereken otoriter
sessizliği yakaladı ve devam etti: "Ne bu? Sabahtan beri
tutturmuşsun, adın
insanların hizasına yazılmış
da, rüyalarla
ödenebilen bir cezaymış.
Eğlencesi kaçtı gölün. Eskiden burada öyle çok ördek vardı
ki. Ama artık sadece ben varım. Çünkü son çare olarak organize
ördek intihar dalışı düzenledik."
"Ördek
intihar dalışı? Ördekler olarak organize olduğunuz? HAH! AKLIMI
KAÇIRIYORUM. Ördek,
siz
insanlar,
diye iç geçirdi. Kahverengi yamalı beyaz göbeğini iyiden iyiye
göle daldırıp perdeli ayaklarını kürek olarak kullanmaya
başladı. Gökyüzünü işaret eden kuyruğunu sağa sola
sallayarak her şeyin başladığı yere, ölü yapraklardan oluşan
yatağına geri dönmek üzere yola çıktı. Bahtı Bozuk Bey, ince
bir sesle, "Gitmemelisin,"
dedi, "gitmeni
istesem sana öyle bağırır mıydım?"
Bir
ördeğin bir insanla empati kurması kadar yıkıcı bir durum daha
yoktur. O da yalnızlık çekiyor olmalıydı. Ördek, gerisin geri
yansımanın üstüne döndü. Öç alır gibi adamın tam ağzına
denk gelecek şekilde oturup karşısına dikildi. Sesinde klasik
Üzgün
Pak Güven kararlılığı
vardı: "Belli
bir sıkıntın var senin, anlat." "Benim
bahtım bozuk. Öyle bozuk ki, hayatıma bir son bile veremiyorum." "Dert
ettiğin şeye bak. Siz iki şey arasında kalınca o
piti pitiyle
seçim yapan tek canlı türü değil misiniz? Sola yaşamayı,
sağa ölmeyi
koy. Sonra işaret parmağını ağzında ooo
diyerek
salla ve sonra ooo
piti piti kara..."
Ördeğin
cümlesi bitirilmesine müsaade vermek için fazla yersizdi. "Sanki
yaşadığım hayattan ayrılmışım da bu gölün başında geri
ona dönmeyi bekliyormuşum gibi, anladın mı?" Benim burada ne
işim olduğunu biliyor musun?" "Mesela
bir kitabın baş karakterisin de kitap en heyecanlı yerinde masaya
yüzükoyun yatırılmış gibi bir his mi?" Üzgün
Pak, bunu sormaması gerektiğini biliyordu, en azından henüz.
Unutturmak için "Böyle yaşamaya çalışsan?" dedi.
Adam, hiç nefes almadan uzunca bi nefes verdi. Havası kaçan balon
gibi pörsüyen
Bahtı
Bozuk Bey, bu soruya cevap vermeye tenezzül bile etmedi. Yalnızca
başını sağ omzuna yasladı ve havasını boşalttığı içinden
özür dilercesine derin bir nefes aldı.
Uzun
sayılacak bir süre öylece kaldılar. Bu kez sessizliği Bahtı
Bozuk Bey bozdu: "Peki
ya sen? Neden tek başınasın burada, göç mevsimi tatlı sulara
binip Güney'e falan gitmez misin?" Bahtı
Bozuk Bey, dünyanın tüm çirkin yazgılarını kendi alnında
topladığını sanıyordu herhalde. "Senin
adın Bahtı Bozuk'sa benimki de
Üzgün Pak Güven.
İsimlerimiz koyu renkli kaderlerimizi en başından ele veriyor."
Ördeğin
ona isminin sebebini, organize
ördek istilasının
geleceğini anlatmaya niyeti yoktu. Geçiştirmeliydi. Ölü
yapraklardan tüylerimin arasına takılmış bir tanesine gözü
çarptı. Gagasıyla onu tutuntuğu yerden ayırdı. Ölümden
anlayan, ciddi bir yaprak,
dedi.
Adamın bakışlarını üzerinden alması için yalvaran ses
tonuyla, "Ne
var? Yalnız insanlar mı şiir bilir sanıyordun?" diye
de ekledi. Bahtı Bozuk Bey'in aklı dağılmamıştı:
"Üzgün
bir ördek misin?Aç
bir insan bana rastlasa da portakallı ördek olsam
diye dilek tuttuğunu adama anlatmayacaktı. "OF!
İlla söyleteceksin değil mi? Kitapta da böyle ısrarcının
tekisin.
Ben sadece seninle aynı kitabın içinde yaşayan, çiftliğindeki
canlılardan bir tanesi falanım, TAMAM?"Hah,
diye güldü adam, "S...
ordan!"
der gibi. "O
yüzden burada tek başınasın, koca -çiftliğimde-." "Bizim
kitap saatlerdir emaneten bırakıldığı yerde unutuldu ve biz de
isyana geçtik. Yani İnsanların
masalı doğru," dedi,
"bir
yerde diğerlerinden farklı bir ördek varsa, o terk edilir. Çirkin
ördek yavrusu gibi." Bir
an önce neyin içinde olduğunu anlamanın telaşıyla ördeği
ensesinden tutup sudan çıkardı. "Anlat!" diye buyurdu.
Üzgün
Pak Güven, kaçamayacağını ense derisini neredeyse delecek
tırnaklardan anlamıştı. Bahtı Bozuk Bey, "Zırvalama ördek
efendi, söyle artık. Neden dünyam tersine dönmüş gibi
hissediyorum?" Ördek
bir solukta, "Yüzükoyun yatırılmış bir kitabın baş
karakterisin de ondan keriz. Ama adam kitabı saatlerdir düzeltmediği
için kafan bulandı ve neyin nesi olduğunu bilemiyorsun, hepsi bu,"
dedi. "Hepsi
bu mu?
Duyan da yolunun
üstüydü soluklanmaya oturdun,
gibi sıradan bir şeyden bahsediyorsun sanacak." Ördek
için sıradandı. O birçok masala, çizgi film senaryosuna, çocuk
kitabına defalarca kez karakter olmuştu. Bu açık sayfada tozlanan
bir cümlede bekleme işine alışıktı. Ama gel
de anlat şimdi-ydi.
"Zaten
yeni yıl yaklaşıyordu, hindiler başlattı her şeyi. Bak, Bahtı
Bozuk Efendi, kitaptakilerin canı bir şeye sıkıldı mı önlerini
alamazsın. Sen yeni bir karaktersin, bilmemen normal. Bizimkiler kaç
kitaptır saçma sapan okuyucuların eline düştüğünden büyük
riski göze almaktan çekinmediler."
Kitap karakterlerinde sabır tükenmişse dünyadakilerin başına
her şey gelebilirdi. “Kanatlılar
istilada. yeterince güçlü sıçrarlarsa kendimizi aniden orada
bulacağız demektir. İnsanlar uçamaz diye sana söylenmedi. Ben de
gözcüyüm." Ördek
her şeyi anlattı. Kitaptaki çiftlik hayvanları, sahiplerinin son
sayfada kendilerine okuduğu fantastik
uçuş kılavuzunu
dinlerken ters çevrilmişlerdi. Sıkıntıdan kendinden geçen
birkaç taklacı güvercin, ferdi saldırıya geçmişti. Deneyimli
kitap karakterleri arasında 'intihar
dalışı'
olarak adlandırılan bu saldırııya olağan biçimde kamikaze
denilirdi.
Ferdi saldırılar işe yarar hissi verdiğinde ilk organize kamikaze
saldırısı, 21
Ekim 1944’te
Avustralya'nın bir yerinde ters çevirilip unutulan bir kitabın
sahibine, kitap karakterleri tarafından yapıldı. Bu saldırıyı
takip eden günlerde diğer tozlanmaya bırakılan, ortasından açık
kitap sakinleri de okuyucularda şok etkisi yaptı.Bahtı
Bozuk Bey ve Üzgün Pak Güven'in intihar dalışı ile dünyaya
düşüşlerini izleyelim mi?*
* *
Adım
adım, çaktırmadan enkaza dönüşen bir binanın giriş katında
ters çevrilen bir kitabın sonuçlarını okuyacaksınız.
Üç yüz, üç yüz elli yaşlarındaymış gibi bir yürüyüşü
vardı. Kibrinden bastonu reddeden ama cılız bir omuz darbesiyle
yere devrilecek olan yaşlıları andırıyordu. Epey dar bir
balkondu. Kapıdan içeri adım atmasıyla iskemleye kadar
gelebilmesi beş saniye içinde gerçekleşti. Derin bir soluk alıp
kendini yerçekiminin vicdanına bıraktı. Buna oturmak denmezdi. İskemlenin
arkasına düşen pencere pervazında yüzükoyun bir kitap
duruyordu. Kaç gündür orada bırakıldığı üzerindeki parmak
kalınlığında toz ve kuş kakalarından sayılabilirdi. O yıl
basılan bir kitaptı ama onu bir kitapçı rafında görseydiniz,
oranın beşinci elden aşağı kitap satmayan bir sahaf olduğuna
kanaat getirirdiniz. Ama kitap, sahibinden mütevellit erken çökmüş
bir görüntüye sahipti. İnsanların asıl kimliklerinin
ellerindeki kitaplar olduğuna bir kanıt dahaydı işte. Kitabı
yeniden
eline aldı. Alelade bir satırdan okumaya devam ettiği çok
belliydi. Kitap, "Beş adımda nasıl bestseller yazılır?"
cinsinden bir soruyu kolaylıkla karşılayacak nitelikte değildi.
Dili oldukça kolay, yazı büyüklüğü üç yüz elli yaşına da
hitap etmiyordu. Ama adam neden sonra yeniden okumaya koyulduğu
kitaba gözünün değdiği ilk cümleden başlayabiliyordu.
Gözlerini
kitabın sayfaları üzerinde gezdiriyordu. Az önceki ölü ruhlu
yaşlımsı
adamın
resimli kitaba bakar gibi bir hali vardı. Kitabın en heyecanlı
yerine geldiğinden haberi bile yoktu. "Bu
fantastik uçuş kılavuzu Bahtı Bozuk Bey'in elinde geçtiğinden
beri kargalar bile uçmayı bilen ördekgillerden korkmaya
başlamıştı." diye
bir cümlenin sonuna geld ki balkon
gümleme
ile sarsıldı. Kitap ayak ucuna düştü. Balkonun asılı olduğu
ev, aniden başlayan şiddetli fırtınadan art arda tokat yiyordu.
Yerdeki kitabın sayfaları birbirine çarpıp uçuşuyordu.
Gözlerini kitaba iliştirdiğinde az önce üzerinde gezindiği
cümlelerin kitabın sayfalarından söküldüğünü gördü. Adam,
aklının da her şeyle birlikte uçuştuğunu düşündü. Bir
bakıma fırtınanın etkisiyle, diğer yandan her şeyin hemen son
bulmasını isteyerek gözlerini sıkıca kapatmıştı. İskemleye
öyle bir tutunmuştu ki fırtına adamı alıp götürmeye kalksa o
da kendisiyle gelecekti. Neyse ki buna gerek kalmadı. Fırtına
dindi. Gözlerini
açtığında balkonun içi uçuşan tüylerle doluydu. Yeşil,
kahverengi benekli, bazıları beyaz tüyler ve kıpkırmızı bir
ibibik adamın dizlerinin üzerindeydi. Hangi kuştan kopup salınarak
balkona indiği belirsiz tüyler etrafta dolaşıyordu. Sokak,
kafa üstü yere çakılmış kuş sürüsüyle doluydu. Öyle
karışık, tüylerin hâlâ uçuştuğu bir yerdi ki gördüğü,
hangi kuş sürüsünün önünde yığılı olduğunu bile anlamadı.
Göç eden kuşların bir uçakla çarpıştığını ya da soylarını
kıran bir tür hastalık sonucu keyifli yaşamlarının sona
erdiğini düşündü. Bu onu mutsuz etmeye yetecek bir son değildi,
içi burkuldu o kadar. Dudağının kenarını elmacık kemiklerine
doğru bir anda ittirdi, neyse
der
gibiydi. Pantolonundaki, kazağının kollarındaki tüyleri
ayıklamaya başladı ki ince çığlıklar sokağa dolmaya başladı.
İkinci bir istila geliyor gibiydi. Ne
garip,
dedi. Şaşırdıkça yüzü gençleşiyor, pembeleşiyordu. "Ah,
ne garip! Kitapta geçen fantastik
uçuş kılavuzundaki
sürü de yerle bir oluyordu."
Okuduğu
kitabın filmini izleyen biri gibi gördükleriyle okuduklarını
aynı anda düşünmeye çalışıyordu. O, gittikçe yaklaşan
çığlıkları beklerken çok daha yakınında bir diyalog hasıl
oldu. Her
zamanki gibi iç seslerim tartışıyor,
kararlılığıyla umursamadı. Bu konuşmanın yürütücüleri
adamın gözlerindeki soru işareti için kabak oyacağı gibi bir
görev üstleneceklerdi. Adam dinlemiyor olsa da kulağının
dibindekileri sinek vızıltısına yaptığı gibi dağıtamıyordu.
Üç kişiyi kaldıracak güçte görünmese de fırtınadan sağ
kurtulan balkonda bizimki hariç başka bir adam (Bahtı
Bozuk Bey)
ve bir ördek (Üzgün
Pak Güven)
duruyordu. Bahtı Bozuk Bey, kitabın kurgusu yüzünden
uykusuzluktan şişmiş gözlerini bir çizgi kadar araladı. Bir
kitabın baş kahramanı olacaksanız uykunuzu asla alamazdınız.
Üzgün Pak Güven ise, kitapta verdiği sözleri tutmuş biri ördek
olarak, sarı gagasıyla sırıtıyordu. Bahtı Bozuk Bey: "Sonunda,"
dedi, "Bu kadarını beklemiyordum. İyi iş çıkardılar, ha?" Üzgün
Pak Güven, "Bana güvenebileceğine anca
şimdi mi inandırabildim?" dedi. "Sana sadece
bu şekilde dünyaya gelebileceğimizi söylemiştim."
Adam,
son cümleyi işittiğinde kafasını balkondaki misafirlerine doğru
çevirdi. Balkonunda neler döndüğünü sormak için yüzünden iki
parmak kadar önde duran çenesini çalıştırıyordu ki ikinci
bombardıman başladı. Adam kollarıyla yüzünü örttüğünde
Bahtı Bozuk Bey, "Başka kitaplardan gelmek isteyenler var
herhalde," diyerek olacakları beklemeye başladı. Ne
var ki balkondaki adam için bu gereksiz düşünce, diğer bütün
gereksiz düşünceler gibi gerçekteki karşılığını atom
karınca kadar
hızlı buldu.
Yorumlar
Yorum Gönder