Biten Yolun Ötesindeki Ev
Sırtımda
sivilceler, cebimde çakmaklar var. Araba yolculuğundayız.
Bagaj tıka
basa dolu. Hoşnutsuz sıkışıklık kokusu ön koltuğa kadar geliyor. Yolu
izliyorum. İnce. Her an bitecekmiş gibi. Bir yere varmayacağız. Bu son yol.
Evden
çıkarken gazı kontrol etmemesinden anlamalıydım. Hadi onu görmedim diyelim,
kapıyı üç kere değil bir kere kilitlemesi gözümden kaçmamalıydı.
Ayakkabılarıyla çorabının uyup uymadığını sormadı. Güneş gözlüklerini unuttuğunu
fark etti ama umursamadı. Anlamam için birçok ipucu vardı. Bense o tüm bunları
yaparken ya da yapmazken ellerine bakıyordum. Elleri bu evi yaşanır kılan
sihirlerdi.
Apartmandan
çıkıp arabaya doğru yürürken omzuma koymadığı elinden ilk kez şüphelendim. Her
gün içinden çıktığımız evi bu defa kabuğu yaradan ayırır gibi kendisinden koparmış,
üstüme yığmıştı. “Sen geri dönersin,” dedi şoför koltuğuna kurulurken, “bagajda
sadece ben varım.”
Mola
vermeden devam ettiğimiz yol boyunca önce ona, sonra yola, en son da dikiz
aynasına baktım. Kiminle, nerelerden geçerek nereye gidiyordum? Öyle uzun yol
gitmiştik ki durduğumuzda nasıl döneceğimi bilmiyordum. Profilden sivri görünen
suratının önce nasıl yuvarlak patatese benzediğini düşünmek daha keyifli
olabilirdi. Birkaç kez denedim, sonra bıraktım. Tam şu an, pazar yerinde
tezgâhtaki balıklara su serpilmesini izlemek ve o çiğ kokuyu içime çekmek
istiyordum. Geç vakitte eve dönerken onun pencereden sarkan meraklı bakışlarını
asfalttan toplayıp merdivenlere yönelmek istiyordum.
Ben
geçmişte boğulmak üzereyken ani frenle kendime geldim. Yol bitti. Bir yere
varmaktan söz etmiyorum. Yol, bitti. Kırılmış biri girintili çıkıntılı ucuyla
asılı kalan asfaltın bir adım sonrası boşluk. İnip arabadan uzaklaştığımda ön
tekerleklerin ucunun havada olduğunu
gördüm. Ellerini direksiyondan çekti. Kırmızı ve titrektiler. El frenini çekti.
Ses acı ve gergindi. Arabadan indi. “Yol bitti,” dedi. Ama nasıl? Sincaplar ve
başka canlılar geçiyor ileriden. Bunu söylerken biten yolun devamındaki
boşluğun bir başka başlangıçla kesildiğini fark ettim. Orada devam eden bir
hayat vardı. Bazı ağaçlar, önünde yol varmışçasına kendinden emin tekerlekler,
karnı tok hayvanlar. Orada çıktığımız yolun başında terk eder gibi içinden
çıktığımız evimiz vardı.
Elleri
şimdi soğuk ve sabitti. Ayaklarıyla değil onu belinden iten bir zorlukla
ittirilerek yanıma geldi. Omzu omzuma yaslandı. Başını indirdi. Serin alnını
hissettim. Hafif rüzgâr onun tarafından bana doğru esiyordu. Şiddetli korkuyla
bezenmiş nefesi hızlıydı ve rüzgâra karışıyordu. Onu az ötede benim derin
nefesler almaya çalışan burnum karşılıyordu. Önümden geçip gitmesine izin
vermeden ciğerlerime çekiyordu. Güvensiz ve sarı bakışlarım boşluktan sonra
devam eden yolda hapsolmuştu. Evimizin balkonunu görüyordum. Perde, aralık
kalmış camdan dışarı çıkıyordu. Özgürdü. Perde olmak istiyordum. Yüksekte
salınmak ama yerimden emin olmak. Eninde sonunda asılı olduğum hayata geri
döneceğimi bilerek savrulmak istiyordum. Onun uyuduğu odanın ışığı açıktı. Bagaj
anahtarının açılış sesi geldi. Bazı adımlar. Yuvarlanmalar ve söylenmeler.
Bunlar anılarıydı. Evdeki varı yoğu. Hayatımızın öncesi. Benim ona bırakıp
ondan aldıklarım. Hepsini toplamıştı. Benim cebimde gazı bitmiş çakmaklar.
Onları bu akşam mutfakta ucunda ince, uzun, kırmızı plastikten borusu olan bir
çakmak gazı şişesiyle doldurma partisi yapacaktık.
Kolunu
kaldırarak işaret parmağıyla evi gösterdi. Bunca yolu bitsin diye geldik, dedi.
Anılar üstüne tırmanıyordu. Çocukluğu çocukluğumun elinden tutmuş cebine
giriyordu. Kahkahalarımız yankılanmaya devam ediyor, ağzına girmeye
çalışıyordu. Başını kaldırıp elini belime yerleştirdi. Koşmaya başladı. Yanında
beni de kendisiyle götürüyordu. Bir adım sonra boşluktaydık. Eli sıyrıldı.
Sesler ve görüntüler de. O aşağı düştü. Ben koşmaya devam ettim. Bunu yapan
bacaklarım değildi.
Evimizin
önündeydim. Arkamda kesintisiz devam eden bir yol vardı. Tıkanmış trafik korna
sesleri arasında boğuluyordu. Merdivenleri tırmandım. Eve girdim. Odasının
ışığını kapattım. Eşyaları buradaydı. Anıları yoktu.
Elif Şeyda Doğan
Eylül, 2019
Yorumlar
Yorum Gönder