Balina İçinde Aliana Tiyatrosu
Bu öykü Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi'nin "Balina Öyküleri" temalı 121. sayısında yayımlanmıştır.
“Okyanus’ta
var olmak için karada yok olman gerekir.
Okyanus’a hoş geldin.”
Balina.
On iki metre. Bu oyun böyle değildi. Meşhur tiratlar atılmayan sahneden
yalnızca figürler saçılacaktı. Sahnede ölü balinanın parlak yüzeyine bakarak
hiç konuşmayacaktı Aliana. Fakat dansını da balinanın yanında yapma gibi bir
hayali yoktu. Siyah tül elbisesinin içindeki göz alıcı vücuduyla seyirciyi
sahneye hapsedecekti. Öyle ki, oyuna gelenler günler sonra bile ismini
bilmedikleri bir kadının kalçasını, ince belini düşüneceklerdi. Oyunda hiç ismi
geçmeyecekti ama seyirciler ona kendiliğinden Aliana diyeceklerdi. Başka
ihtimal akıllarına gelmeyecekti. Asil Aliana. Zarif Aliana.
*
* *
Perdelerin
arasından süzülerek sahneye çıkıyor Aliana. Balinanın varlığına şaşırıyor.
Gözlerini ondan alamıyor. Bir an ayakları sahnenin arkasına dönüyor. Buraya
nasıl gelmiş olabilir? Kim getirmiş olabilir? Işıklar tek tek açılıyor. Giderek
daha çok parlayan balinaya alkış kopuyor. Gereğinden daha aydınlık her yer.
Işık sarı, sivri dişlerini göstererek hırıltılar çıkaran canavar. Aliana
eteklerini kavrayıp sıkıyor. Bir an için perdenin arkasına koştuğu görülüyor.
Seyirci oyun mu yoksa gerçek mi olduğunu anlamadan müzik başlıyor.
Müzik,
şaşkınlıkla yükselen uğultulara karışıyor. Aliana perdeyi araladığı titrek
ellerinin üstünden kafasını çıkarıyor. Sağa, sola sıkıca bakıp tozları bile
uyandırmadan sahneye tekrar çıkıyor. Çıplak ayakları müziğin sesiyle hareket
etmeye başlıyor. Parmak uçları siyah zeminden ayrılmadan sahnenin ortasındaki
balinaya çekiliyor. Yaklaştıkça müzik hızlanıyor. Seyirci, kadının balinaya
yaklaşmasını izlerken ışığın indiği yerlerde yalnızca gözlerin takip etmekte
giderek zorlandığı ayaklar var.
Işık
hareket ediyor. Perde uçuşuyor. Konuklar kalkıp oturuyor. Siyah tülün ardında
kıvrımlı bir vücut var. Yürüyüşünde bir yılanın kıvraklığı var. Müzik susuyor.
Sinek vızıltıları ve kuş ötüşleri geliyor. Sanki biri uzaktan, ormanın
derinlerinden dallara ve yapraklara basarak yaklaşıyor. Hışırtılarla. Keman
başlıyor. Yayların titreşimini kalbinizde hissettirecek bir kahkaha kopuyor
perde arkasından. Siyah tül hışımla dönüyor. Ortası çukurlu bir bel görüyoruz.
Saçlarını elleriyle sıyırarak önüne alıyor. Işık onda. Müzik onda. Nefes onda.
Çıplak ayağını kaldırıyor. Elini dizine, ayağını yere aynı anda vuruyor. Oyun
sanki şimdi başlıyor.
Sahne
doluyor. Her renk giysi var. Üstü çıplak adamlar, büyük tekerlerin ortasına
gerilmiş kadınları yuvarlayarak Aliana’nın etrafında dönmeye başlıyor. Sonra
sahneden çıkıyorlar.
Kurt
ateşe yaklaşmaz.
Ayı
ateşe yaklaşmaz.
Yılan
ateşe yaklaşmaz.
Aliana
neden balinaya yaklaşıyor?
Tedirgin.
Bu oyun böyle değildi. Aliana, siyah tülün içindeki hızlı yürüyüşünün verdiği
rüzgârla dalgalanıyor. Sessizliğin içinde gizlenmiş nefesler de tutuluyor.
Sahne şimdi loş. Fakat yeniden gitgide aydınlanıyor. Gözler seçebildikçe
dehşetin boyutu artıyor. Balina hareket ediyor.
Müzik
daha yumuşak. His sivrileştikçe müzik onu bileyliyor.
“Aliana,”
diyor tüm nefesini tüketerek sarf edilmiş bir fısıltı. “Aliana.” Tekrarlıyor.
Siyah
tül kendi etrafında defalarca dönüyor. Döndükçe uçuşuyor. Artıyor. Büyüyor.
“Aliana.”
Kumral
saçları savruluyor.
“Aliana.”
Zarif
burnunu dikip sesi koklamaya çalışıyor Aliana. Elbisesini tutuyor. Bir
yabancının havada yayılan sesinin incecik, geniş aralıklı ipliklerinden sızıp
derisine yapışmasını istemiyor. Oysa ses çok uzak. Aliana sahnenin ortasındaki
balinayı unutuyor. Sesi arıyor. İçten bir kahkaha daha kulaklarına ulaşıyor.
Elbisesini bırakıp kulaklarını tutuyor. Sesler karışmamalı.
“Aliana.”
Ardından
bir ıslık.
“Aliana.”
Piyano
tuşları art arda inip kalkıyor.
“Aliana.”
Aliana
çığlık atıyor.
Sessizlik.
Sahnenin ortasında, sahneyi boydan boya kaplayan bir balina hâlâ orada. Biraz
ondan söz etmek istiyor Aliana. Işık azalıyor. Siyah tül kıpırtısız. Derin bir
nefes alıyor. Göğsü kalkıp iniyor. Müzik ürkekçe yeniden başlıyor. Silent
Like Water çalıyor. Aliana başını hafifçe öne eğip eteğini iki yanından
tutup kaldırıyor. İnce ayak bilekleri ortaya çıkıyor. Sahnede gezinen ayakları
ardında tılsımlı izler bırakıyor.
“Balina.”
Nihayet sesi duyuluyor. Yeni kesilmiş tırnaklarınızı kadifeye sürmeyi
denerseniz Aliana’nın sesini içindeki sızıyı duyabilirsiniz.
“Islak
sırtı kaydıraklara benziyor,” diyor Aliana seyircilere dönerek. Kısa boylu
birine sesini duyurmak ister gibi eğiliyor karanlığa. Eteğini iyice çekiyor.
“Salyaları
içime akıyor,” diyor, “Sanırım kusacağım. Bu oyun böyle değildi. Nereden çıktı
bu?”
Balinaya
yaklaşıyor. Ses.
“Aliana.”
“İsmim,”
diyor işaret parmağını hafifçe büzdüğü dudaklarına yaklaştırıp şşşt-lerken.
“Benden duymuş olmayın. Bana sesleniyor.”
Seyirci
sandalye yollarına tırnaklarını geçiriyor. Piyano başlıyor. Aliana en sessiz
ezgiyi dahi müthiş bir şölene döndürebiliyor.
“Aliana.”
“Dansımı
sahnenin tam ortasına taşıyacaktım oysa.”
Kollarını
başının iki yanına kaldırıyor. Ellerini adına yaraşır zarafet ile kıvırıyor.
Kalçasıyla ahenk içinde bükülüp dönüyor elleri. İkisi de yeterince havada.
Giderek yaklaşıyor balinaya.
“En
azından yakınından geçeyim asıl olmam gereken yerin. Kıvrılsın ince belim siyah
tülün ardında, bilet paranız boşa gitmesin.”
“İçime
gel,” diyor, ses.
İlerlemeden,
gerilemeden, öylece olduğu yerde kıvrılıp bükülen balinanın içinden duyulan
seste aklı durduran bir büyü var. Aliana ısırarak kanattığı dudaklarına
aldırmadan müziğin ritmine uydurduğu dans figürleriyle balinanın etrafında
dönmeye devam ediyor.
“Yaklaş.”
Karşı
koyduğunu sanıyorken kolayca aldanan Aliana. Oyunu tamamı ile unuttu. Bir
kahkaha patlattıktan sonra iki defa ayakları üstünde tepinerek kendine vurdu.
Balina vücudunu gerdi. Seyirci müziği duymaz oldu.
Dans
bitti. Ahenk bitti. Aliana yere çöktü. Emekleyerek ilerlemeye başladı.
Balinanın içinde bir oyun vardı, besbelli. Aliana bu gece bir oyunda
oynayacaktı. Balina kaskatı kesilmiş derisini yırtarcasına açtı ağzını. Derin
bir nefes aldı. Tuttu içinde. İlk soluk verişinde Aliana karşı duvar dekoruyla
birlikte sahnenin arkasına uçabilir diye.
Aliana
az evvel sahneyi ve içini dolduran müziğin aklında kalan melodisini
mırıldanarak vücudunun bir kısmıyla balinanın ağzının içine girdi.
“Yaklaş,
oyun başlıyor.”
Aliana
gülümsüyor. Siyah tül elbisenin arkasından parlayan ışık, vücudundaki masum,
hevesli titreyişi açık ediyor. Balinanın ardına kadar açtığı ağzında yarı
uzanır gibi oturuyor. Ayaklarını uzatıp ellerini geriye yaslıyor.
“Bu
akşam bir oyunda başrol olacağım,” diyor balinanın içine karışan saçlarını
arkaya savururken, “herkes beni izleyecek. Oyunda ne olması gerekiyorsa o
olacak.”
Seyircilerden
birkaçı sahne yükseltisinin ucuna çenesini yerleştirmiş, elleriyle zemine
vuruyor. Olmaması gerekenler, onu yaşamayan kimselerce hep en geç vakitte fark
ediliyor.
Nihayet
müzik yeniden başlıyor.
“Önce
buraya gelmen lâzım,” diyor balina midesindeki ses.
“Önce
buradan gitmem lâzım,” diyor Aliana.
Sözlerinin
uyuşmasının verdiği rahatlıkla sırtını balinanın geniş boğazına doğru bırakıyor
Aliana. Balina çenesini hafifçe doğrultunca Aliana asıl kaydırağın nerede
olduğunu anlıyor.
Elif Şeyda Doğan
Temmuz-2019
Yorumlar
Yorum Gönder